20 Nisan 2008 Pazar

NİĞDE KAPLICALARI

::..Çiftehan Kaplıcaları

Niğde’ye 75 km. uzaklıkta, Ulukışla-Adana yolu üzerinde bulunan Çiftehan Kaplıcası çeşitli kaynaklardan toplanan sulardan meydana gelmiştir. Suyun sıcaklığı 53 C, 49 C, 52 C ve 22 C arasında değişmektedir. Kaplıcadan saniyede toplam 20 lt. su çıkmaktadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, kaplıca tedavisinin mevsimi yoktur. Ancak gelenekler, bu konuda bir mevsim ortaya çıkarmıştır. Daha doğrusu, kişi, kendine uygun bir zaman seçmekle birlikte en uygun mevsim ve zaman ILKBAHAR ve SONBAHAR' dır . Azami kaplıcadan faydalanmak için ;

Çok geniş bir beslenme alanca sahip Çiftehane termal alanındaki termal kaynak Çiftehan fayına dik olarak kuzey, kuzeybatı yönlü faydan çıkmaktadır.Önceki yıllarda 3 adet termal su kaynağı bulunan kaplıcanın günümüzde doğal boşalım 2 noktadan oluşmakta ve ancak sondaj kuyusunda üretim olmadığı zamanlarda akis görülmektedir. Toplam debi 3lt/sn civarındadır.

1969 yılında İstanbul Tip Fakültesinin incelemelerinde termal kaynak sularının sıcaklarının 52 derece olarak ölçülmüş olup, daha sonraki ölçümlerde MTA tarafından 44,5 derece olarak belirlenmiştir.

Bu kaplıcadan romatizma, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, deri hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde faydalanılmaktadır. Kaplıca çevresinde tesisler kurulmuştur. Suyu acı olup, tuz miktarı azdır. Bu yüzden de böbreklerin çalışmasında etkili olmaktadır.


Romatizmalılar, nevraljiler ve seker hastaları için yaz ayları, mide, bağırsak, karaciğer ve sinirle ilgili hastalıklar için de ilkbahar ve sonbahar ayları daha uygun mevsimdir. Bir yılda iki kez kaplıca tedavisinde, mayıs ve eylül ayları seçilebilir.
Kaplıca bir hamam değildir. Şifa gücüne sahip yeraltı su kaynağı ve birer sağlık yurdudur. Bu nedenle, o kaynaktan fışkıran suların nasıl ve nerelerde kullanıldığını oralara gidenlerin biraz olsun bilip öğrenmelerinde her zaman yarar vardır.
Ülkemiz ikliminin sertliği nedeniyle, ayrıca her kaplıcada kaloriferli otellerin olmayışı yüzünden insanlarımız, kaplıcalara çoğunlukla yaz aylarında gitmeyi tercih etmektedir.
Tedavi süresi:

Kaplıca tedavisinin önemli konularından biri de, kaplıcada kaç gün kalınacağıdır. Bu süre 21 gün olmakla birlikte halkımız genellikle kaplıca tedavisini 15 gün olarak uygular. İçme tedavisi de öteden beri 3 gün olarak yapılır.
Genellikle üç haftalık ve 21 banyoluk kürlerin tedavi edici etkisi olduğu, uzmanların ortak görüsüdür. Öte yandan, özel durumları dikkate alınırsa, her kişiyi 21 gün kaplıcada tutmanın mümkün olmadığı da düşünülmelidir.
Kaplıca tedavisinin çok uzun süre devam etmesi de sakıncalıdır. Hastanın alıştığı bir çevreden ayrı, disiplinli ve yorucu tedavilerle geçen bir hayat tarzı, hastalarda ruhi bunalımlar yaratabilir.
Hastalar, içme ve kaplıcalara karsı bir tiksinti ve isteksizlik duymaya baslar. Önemli görülen hastalıklarda, tedavi süresini, çoğunlukla kaplıca hekimi ayarlayabilir. Her hastanın durumu değişik olduğundan, tüm hastalara ayni süre ve ayni çeşit tedavinin uygulanamayacağı açıktır.

Banyoların Süresi:

Kaplıcada ilk banyonun, on dakikalık bir süreyi kapsaması genellikle kabul edilmiştir. İkinci günden itibaren bu süre arttırılır ve yârim saate kadar uzatılır görüsü ağırlıktadır.

Suyun Sıcaklığı: 43 ila 53 derece arasındadır.

Kaplıca Krizi:

Termal Krizi veya Banyo Reaksiyonu da denir. Kaplıcada tedaviye başlandıktan birkaç gün sonra bazı hastaların hiç sebep yokken rahatsızlık duymalarına verilen addır.
Kaplıca Krizi, kiriklik, bas ağrısı, basit olaylar karsısında çok sinirlenmek uykusuzluk, nabzın fazla atisi, tansiyon düşmesi ya da yükselmesi, iştahsızlık, paslı dil, kabızlık veya ishal seklinde kendini gösterir. Romatizmalılarda hasta organlarında rahatsızlık artar, mafsallar ağrır ve şişer. Kaplıca krizinin nedenleri henüz uzmanlarca tam belirlenememiştir.

Bu krizin tedavi ile bir ilişkisi olmadığı, bazı insanların kaplıcaya karsı gösterdiği bir tepki olduğunda fikir birliğine varılmıştır.

Normal olarak bir-iki gün süren bu rahatsızlıklar, kendiliğinden kaybolur, hasta yeniden banyolara devam edebilir.
Bunun dışında bir de "Kaplıca Sonu Yorgunluğu" olarak bilinen bir durum söz konusudur. Hasta, kaplıca kürünü bitirip evine döndüğünde hafif bazı rahatsızlıklar duyabilir. Genellikle evde kısa süreli bir dinlenme ile geçer. Her durumda doktorunuza danışmanızda fayda vardır.
Dikkat Edilecek Hususlar:

Tedavi süresince vücudunuzu üşütmemeli, yün elbise, kalın çorap ve kapalı ayakkabı giymelisiniz.
Banyolar, kesinlikle sabahları aç karnına ya da hafif bir kahvaltıdan bir saat sonra veya aksamları yemekten iki saat önce alınmalıdır.
Banyodan sonra biraz dinlenme ve istirahat gerekir. Yatakta terleme süresi geçmeli, terli çamaşırlar değiştirildikten sonra kısa bir yürüyüş yapmalıdır.
Banyolara tok karnına girmek sakıncalıdır.
Dört-beş banyodan sonra özellikle içme için tedavide kasınmaya benzer durumlar ortaya çıkabilir. Bunlar önemsizdir. Bir süre sonra kaybolur.

Günde en çok iki banyo tercih edilmelidir. Ağır hamur tatlılardan uzak durmalı, yağsız ızgara ve haşlamalar yenilmelidir. Özellikle taze ekmekten kaçınmalıdır. Bol sebze yemekleri ve meyve yemenin faydaları bilinmektedir.

Sıvı ihtiyacını maden sularından veya normal içme suyundan karşılamakta fayda vardır. Şişelerde satılan meyve sularından ve esanslı gazozlardan kaçınmalıdır.

Hangi Kaplıcaya Gidilmeli ?

Kaplıca seçiminde genellikle uygulanan yöntem; daha önce şifa bulan bir yakinimizin önerisi ya da belli bir rahatsızlığa iyi geldiği yaygınlaşmış bir kaplıcanın seçimi seklinde olmaktadır.
Gerçekte bilim dünyasının vardığı genel kani, her kaplıcanın faydalı olduğu, gerçek kıyaslamanın ise ancak kimyasal ve fiziksel özelliklerinin bilinmesiyle yapılabileceğidir.
Bu açıdan bakınca, kaplıca seçiminde etken olması gereken temel faktörlerin sahip olduğunuz maddi imkânlar, kaplıcanın yasadığınız yere uzaklığı, şifalı suyun niteliği, isi derecesi, iklim durumu ve yöredeki sosyal tesisler olduğunu kabul edebiliriz.
Uzmanların Tavsiyeleri:

Konunun uzmanları özellikle aşağıda belirteceğimiz durumlarda kaplıca tedavisini sakıncalı bulmaktadırlar :

* Ameliyat geçirmiş ve henüz yarası kapanmamış olanlar,
* Ateşli hastalıklara tutulanlar,
* Kanamalı hastalıkları olanlar,
* Kanserliler,
* Akciğer tüberkülozuna tutulmuş olanlar,
* Hamile ve loğusa kadınlar,
* Regl dönemindeki kadınlar,
* Sirozlular,
* İdrar zorluğu olanlar,
* Yüksek ve değişken tansiyonu olanlar,
* Saralılar,
* Zararlı akil hastaları,
* Astım hastaları.

::..Kocapınar Suyu ve Çamuru (Merkez)


Niğde il merkezine 2 km. uzaklıkta, Bor yolu kenarında bulunan Kocapınar suyu arazinin değişik noktalarından kaynamaktadır. Bu kaynak açıkta akmaktadır. Bu sudan deri, mide ve bağırsak hastalıkları tedavisinde yararlanılmaktadır.


::..Kemerhisar İçmeleri (Bor)


Niğde ili Bor ilçesine 10 km. uzaklıkta bulunan Kemerhisar İçmesi, Kemerhisar Köyü’nün 3 km. güneyindedir. Ovanın ortasından kaynayan bu su, 1970’li yıllarda bir beton depo içerisinde toplanmıştır. Toprak yüzeyinden birkaç basamakla inilen çeşmesinden su sağlanmaktadır. Kaynağın 200 m. ötesindeki bir bölüm çevreden sızan sularla bir gölcük halindedir. Bor Belediyesi bu kaynağın yanına bir tesis yaptırmıştır.

::..Ferhenk Müshil Maden Suyu (Merkez)


Niğde il merkezinin 30 km. doğusunda, Dikilitaş Köyü ile Hüyük demiryolu istasyonu yakınında bulunan bu maden suyu köy yakınındaki yüksek sırtın birçok noktasından kaynamaktadır. Bu suyun müshil etkisi yaptığı bilinmektedir.

Hiç yorum yok: